10 Ocak 2008 Perşembe

salsa dansı nasıl yapılır

Sanal bir platformda iseniz nasıl dans edeceğinizi de iyi bilmeniz gerekiyor. Partnerinizi iyi tanımadığınız zaman ayağına basabilirsiniz. Ama ondan da önemlisi o sizin ayağınıza basabilir. Ufak adımlarla dans edin önce. Ne oluyor bir görün. Muhtemelen salvo verecektir. Orda kendinizi dışarı atın. Aksi takdirde ayaklarınız tavanda uyumak zorunda kalırsınız.

Birkere, ortam çok önemli. Öyle loş bir ortama girmeyin. Bakın baştan söylüyorum. Aydınlıkta dans edin. Açık açık konuşun. Kendinizi en salak halinizle lanse edin. İnanın sizinle dans etmek isteyenler çıkacaktır. Salak dediysek işi raconuna göre yapın. Arada bir iki kelime öğrenin, URL, Avatar nedir bunları bilin. Hepten cahil olmayın. Bir iki de püf öğrendiniz mi tamamdır. Ayakların hepsi sizin.

günümüzde dansın önemi

*İnsanlığın varoluşu ile ortaya çıkan dans bütün güzel sanatların anasıdır. İnsanlıkla aynı yaşta olup, insanoğlu tarafından nesilden nesile yüzyıllar boyunca süregelmiştir. Ritmik ve estetik hareketleri ile gözlere, bütünleştiği müzik ile kulağa hitap ederek sözlük anlamı yazılamayan güçlü bir lisan olmuştur. Tüm dünyada tek ortak dil ve kültür varlığı olan dans, insanoğlunun sahip dduğu tek anonim sanattır. Dans yüzyıllar boyu dinsel, folklorik ve toplum dansları olarak iç içe bağlı dduğu müzik türleri ile gelişerek, değişerek bugüne kadar gelmiştir. Bugünden sonrada değişimlere uğrayarak insanlığın ortak sanatı olmaya devam edecektir. Dans kendinden sonraki tüm sanatların öncüsüdür. Konuşma dilinin olmadığı zamanlarda insanlar birbirleri ile dans dili ile anlaşabiliyorlardı. İlk insanlar önce tepindiler, seslere kulak vererek yaptıkları hareketlere bir anlam verdiler. Böylelikle dans tarif edilen bir sanat dalı darak ortaya çıktı. Belirli bir amaçla yapılan ritmik hareketlere DANS adı verildi. Tüm dünyada dans kelimesi tek anlamlı bir kelime olarak yerini aldı. Dansı bir ülkeye veya belli bir topluma mal etmek yanlıştır. Bugüne kadar yapılan araştırmalar şunu göstermiştir ki dans kendi içerisinde farklılıkları olsa da esasta aynı olup insanlığın ortak malıdır. Aynı zamanda insanlık tarihinin de ilk sanatı olan dans, tüm güzel sanatların ve bazı sporların anasıdır. *1789 Fransız Devrimi ile çok sayıda gelen yeniliklerden biriside, dansın bilinçli gelişim sürecine girmesi oldu. *İlk olarak 'Country' dansları çıktı ve Avrupa'yı sardı. Arkasından her figürün ayrı bir anlatım olan 'Kadrıl' dansı moda oldu. Bu orijinal danstan sonra dans tarihinin en uzun ömürlüsü dan 'Vals' dansı bütün gönülleri fethetti. Bu arada vals Viyana'ya yerleşirken Paris'te aynı türde daha hareketli ve hızlı bir dans olan 'Polka' moda oldu. Sonra 'Mazurkâ ile birçok hareketli danslar ortaya çıktı, Amerikan Kadrili ile 20. yy. başlarına kadar gelindi. 20. yüzyılın başlarında sıcak ülkelerden gelen çok değişik bir dans sevilmeye başlandı; bu dans Tango idi. Hareketli ve zarif bir dans olan Tango hızla yayıldı ve klasikleşerek dans dünyasında ölümsüzleşen yerini aldı. Yıl 1908'in başı idi. Atlantik ötelerinden gelen 'Boston' ve'Two Step' isimli danslar bir fırtına gibi dans salonlarına girdi. Müzik ve ritimlerde sıcak rüzgarlar eserek ağırbaşlı müziğe galip geldi. Caz müziği temsilcileri, yarattıkları 'Fox Trot' dansını 1917de bütün dünyaya tanıttılar. 1923'te 'Samba', 1927de 'Pasodoble' dansları, dans salonlarında yapılmaya başlandı. One Step dansı bunların arasına katılmakta gecikmedi. Fox Trot dansı sokaklara kadar taştı. Yeni danslar çıkmaya devam ederken eskiler listeye ilave olmaya devam etti. Bu gelişmeyi takiben çok hareketli ve hızlı bir dans olan 'Çarliston' dünya gençliğini fethefli. Müzik dünyası çarliston müzikleri yapmak için yarıştılar. 1927'den sonra açılan eğlence mekanlarında insanlar sadece dans ederek eğlendiler. 'Rumba', 'Karyoka' , 'Kokoraça', yeni danslar listesine girdi. II. Dünya Savaşından sonra dansta yeniden kendi dünyasını kurdu. Gençliği harekete geçiren danslar 'Swing', 'Blues', 'Be Bop' dans salonlarına girdi. Dans pistleri sınır tanımadı ve yeni danslar moda olmaya devam etti. Rock'n Roll, Twist, Shake, Hully Gully Jerk, Bogolca, Surf gibi benzeri dansların ardı arkası kesilmedi. Ama bu hızlı gelişme yanında bilinci de getirdi. Danslar kendi içlerinde hangi müzikle yapılıyorsa ona göre sınıflandırılmaya başlandı. Latin Amerikan Dansları, Standart Danslar, Klasik Danslar, Caz Dans, Tap Dans gibi isimlerle gruplandırıldı ve dans federasyonları kurulmaya başlandı. Onlarda kendi aralarında birleşerek Dünya ve Avrupa dans şampiyonluklarını başlattılar. Kültürel yönden gelişmiş ülkelerin hemen hemen hepsi dansa gereken önemi vererek dans federasyonları oluşturmuşlardır. Aynı ülkeler kendi aralarında birleşerek konfederasyonlarını kurmuşlardır. Her yıl dans yarışmaları düzenleyen bu kuruluşlar sayesinde dans, olimpiyatlara katılabilen bir spor dalı olarak kabul edilmiştir. Bugün için bir çok spor dalının ( Buz dansı, Ritmik jimnastik, senkroniye su sporları v.s ) alt yapısında yer alan dans sanatına gereken önemi veren ülkeler burada kazandıkları tecrübeyle dansa, estetiğe, ritme ve görselliğe dayalı diğer spor dallarında da gereken başarıyı göstermektedirler. İlk öğretim çağını bitiren ve ritme, estetiğe dans eğitmine önem vererek aynı paraleldeki sporla uğraşanlar başarıyı daha çabuk yakalamaktadırlar. *Dans eğitimi gören sporcuların ritim duyguları gelişecek, vücut estetikleri ve estetik hareketleri artacak, ana spor dalındaki çalışmaları ve antremanları için kendilerine güven gelecektir. Fiziksel ve ruhsal yörıden daha rahat olacaklardır. Avrupa Birliği ülkeleri arasında kültürel birliğin oluşumunda dansın önemi Kopenhag uyum kriterlerinde yer almaktadır. A.B'ne aday ülke dan Türkiye'de dansa gereken önemi vererek bu uyumun içinde yerini almalıdır. 'Dans medeni bir ihtiyaçtır' diyen Büyük Atatürk'ün bu söylevinden yola çıkarak dans çalışmalarına katılan gençlerin, yardımlaşma, kaynaşma ve benzeri sosyal yönleri de gelişmekte, bulundukları ortama daha çabuk uyum sağlamaktadırlar. Laik Türkiye'mizin çağdaş ve modern toplum anlayışına katkıda bulunmak geleceğin gençlerine Dünyanın evrensel sanatı olan dansların bilincini ve sevgisini yaymak için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Ülkemizde hızla gelişmekte olan dans sanatına bugün TC. MEB Dans kursları, üniversitelerde oluşan dans kulüpleri, özel dans stüdyoları ve sanat okullarının dans bölümleri sahip çıkmaktadır. Türklerde Şamanizmden bu yana dans vardır. Tabiat olaylarına ve savaş hazırlıklarında dans ile yer verilmişti. Türkler dans etmeyi daima bir coşku sonucu veya bir kıvancı paylaşma amacı ile yapmışlar. Savaş sonrası zafer sevinci ile dans eden, Türk kavimi Kazak'ların 'Kazak Dansı' tüm dünyada tanınmak ve bilinmektedir. Hareketli bir toplum dan Türklerin dansları, bölgesel farklılıklara ( Hatay'lar, Horon'lar v.s) göre çeşitlilik gösterirler. Anadolu'ya yerleşen Türklerde bu farklılıklar belirgindir. Yüzyıllar boyu Anadolu'da ki otantik dansları bugüne dek devam etmiştir. Halen çocukların oyun olarak yaptıkları birçok hareketler bu dansların devamı ve kalıntılarıdır.

4 Ocak 2008 Cuma

Sirtaki

Keşke bu güzel dansı stüdyo ortamında değil de, sazlı sözlü bir dost meclisinde, Girit'te bir köy düğününde ya da bir Pire tavernasında veya kusursuz bir gün batımı eşliğinde güzel bir ada kumsalında öğrenecek kadar şanslı olsaydık. Ama heyhat! Şehrin orta yerinde, modern kent yaşamının öğütücü akışı içinde bir soluk almak üzere açtığınız küçük delikten hayatlarınıza girecek Sirtaki-Hasapiko. Olsun, bu da fena bir başlangıç sayılmaz; yeter ki bu uzun yolculuğun ilk adımlarını atalım, daha nice rüzgarları arkamıza alacak, nice iklimlere varacağız. Öte yandan, nerede öğrenilirse öğrenilsin, nerede yapılırsa yapılsın, Sirtaki-Hasapiko'nun kendine özgü doğası her yer ve ortamda kendisini yeniden var edebilir. Bir dans stüdyosunda öğreniyor olsak bile, zamandan ve mekandan kopup bambaşka diyarlara gitmemiz için yalnızca ilk dersin ortalarına kadar sabretmemiz yeterli! Çünkü Sirtaki-Hasapiko'nun neşeli figürleri, doyumsuz ritimleri ve Türkiye insanı için hayli tanıdık olan diğer pek çok motifi kolayca öğrenilebiliyor, katılımcı ilk dersin yarısından itibaren Sirtaki-Hasapiko'nun hazzını yaşamaya başlıyor.
Ben tüm yeni sınıflarımda, öğrencinin hiçbir şey bilmediğini esas alarak derslere sıfırdan, küçük kıpırdayışlar, yorucu olmayan küçük küçük ısınmalarla başlıyorum. Her figürü parçalar halinde, adım adım öğrettikten sonra birleştiriyorum. Her bir derste öğrettiğim figürlerde, genel olarak basitten karmaşığa doğru bir sıralamayı temel alıyorum. Ayrıca, diğer birçok dans gibi, Sirtaki-Hasapiko da çeşitli bölgesel farklılıklar/motifler içerir. Ben bu derslerimde, artık yerleşik hale gelmiş olan, yani bu dansa temel karakterini kazandıran temel figürleri, ritmi, duruşları ve bakışları ve diğer estetik ayrıntıları öğretiyorum. Böylece, ayağı yerden kaldırma gibi basit bir işlemle başlayan bu eğitim serüveniniz 12 hafta sonra oldukça karmaşık bir koreografiyle zirveye ulaşarak son buluyor! Tabii sizin de ciddi bir çaba harcamanız koşuluyla. Ayrıca Sirtaki-Hasapiko'ya ek olarak, aynı program çerçevesinde bir çeşitlilik olarak, Hasapiko Grigoro, Hasaposerviko ve Zeibekiko gibi diğer Yunan danslarından da çeşitli motifler öğretiyorum.Derslerde müzik olarak geniş bir çeşitlilik kullanıyorum; Hasapiko-Sirtaki klasikleri ile Rebetika klasiklerinin yanı sıra, Sirtaki-Hasapiko ritmi üzerine kurulu modern-popüler (Modern Hasapika, Modern Rebetika) gibi müzikleri de kullanıyorum. Ayrıca Simirneka (İzmir şarkıları) gibi türevleri de zaman zaman kullanıyorum. Bu geniş çeşitliliğe rağmen, gözlemleyebildiğim kadarıyla, her öğrenci sonuç olarak belirli şarkılara aşık oluyor, hep o şarkılar eşliğinde dansetmek istiyor. Gönül bu, kimin neyi seveceğine karışılmaz elbet!Derslerde Yunanca terminoloji kullanıyorum; her figürü Yunanca adıyla, kimi zaman figürün anlamı ve ifade ettiği şeyle birlikte öğretiyorum. Bir süre Yunanca ve Türkçe karşılıklarını birlikte kullanıyoruz, daha sonra grubun linguistik performansına bağlı olarak Yunanca ya da Türkçe karşılıkları oturmuş oluyor. Bu arada, kurs boyunca yaklaşık olarak 200 Yunanca sözcük öğrenmeniz mümkün (eğer uğraşırsanız tabi!). Her yeni dersin başında her öğrencime dansımız ve dersimizle ilgili temel sözcükleri, basit selamlaşma, hal hatır sorma sözcüklerini, bir figür tablosunu ve bir adet CD içeren bir dosya veriyorum. Birinci dersimizde, tanışma ve ilk hoş beşten sonra, aşağıdaki başlıklar altında kısa bir akademik sunum yaparak işe başlıyorum; Sirtaki-Hasapiko'ya giriş; kısa bir tarihçeSözcüklerin etimolojisiRuh hali, verilmek istenen mesajBeden kullanımıEnerji kullanımıMüzikler ve ritimlerÇalışma yöntemi ve terminolojiÖnemli uyarılar ve tavsiyelerBedenlerimizi figürlere alıştırmaBirinci derse geçiş Tipik Bir Derste Neler Yapıyoruz?- Bir önceki derste öğrendiklerimizi tekrarlıyoruz.- Grubun genel seyrine bağlı olarak 2 ya da üç yeni figür öğreniyoruz.- Estetik ayrıntılar üzerinde duruyoruz
Diğer Teknik AyrıntılarSirtaki kurs programım haftada 1 ders = 1.5 saat üzerinden, 4 hafta başlangıç seviyesi, 4 hafta orta seviye ve 4 hafta da ileri seviye olmak üzere, toplam 12 haftalık bir zaman dilimi üzerine kurgulanmıştır. Bu 12 haftalık programın sonuna kadar devam etme zorunluluğu yoktur; öğrencilerim dilerlerse başlangıç seviyesinin sonunda (4. hafta) veya orta seviyenin sonunda (8. Hafta) kursu bırakabilir. Ancak hazır bu işe bulaşmışlarken, 12 haftalık programı tamamlamalarını, bu mümkün değilse, en azından 8 hafta devam etmelerini tavsiye ediyorum. Ayrıca 12 haftadan sonra, daha özgün estetik çalışmalar ve yeni koreografiler öğrenmek üzere kursun devam etmesini isteyen öğrencilerim de hayli fazla oluyor ve böylece 12 haftadan çok daha uzun bir süre de devam edebiliyoruz. Önemli Hatırlatmalar* Yeni sınıfların açılışı: Yeni bir sınıfım ilan edilen başlangıç tarihinde mutlaka başlayacaktır (doğal olarak en az 1 kişinin katılıyor olması koşuluyla!) Katılım düşüklüğünden dolayı sınıf iptal etmek keyif kaçırıcı bir durum. Bu yüzden, ilan ettiğimi her sınıfı (1 kişiyle bile olsa) başlatmaya kararlıyım. Ama elbette ideal bir Sirtaki-Hasapiko sınıfı 10 kişi civarında olmalıdır ki, derslerden bir parça zevk alabilelim. O nedenle, öğrenci adaylarımdan da aynı kararlılığı bekliyorum; tüm Sirtakiseverleri, Sirtaki dünyasına adım atma kararlarını son ana bırakmamaya, mümkün mertebe önceden kayıt yaptırmaya davet ediyorum. Yeni sınıf başlayacak mı, başlamayacak mı stresini ne kendilerine ne de bana yaşatmamalarını özellikle rica ediyorum!* Öte yandan, bazen de sınıfın çok kalabalık olması gibi bir sorunla karşı karşıya kalıyorum. Mevcut salonumda katılımcı sayısını en fazla 12 kişi olarak belirledim; zira katılımcı sayısı 12 kişiyi aştığında, herkesi tek tek gözlemlemek zorlaşıyor ve dersler yeterince verimli olmayabiliyor. Bu sınırın korunabilmesi için, ilk derse gelinmeden önce mutlaka iletişim kurulmasını ve sınıfta yer olup olmadığının teyid edilmesini rica ediyorum.* Devamsızlık: Öğrenciden kaynaklanan nedenlerden ötürü kaçırılan dersler için herhangi bir geri ödeme yapamam. Yapabileceğim şey, benim ve salonun müsait olması koşuluyla, kaçırılan dersin bir şekilde telafi edilmesini sağlamaktır. Bu bir yükümlülük değil, bir jest olarak algılanmalıdır ve işin tadı kaçırılmamalıdır! Devamsızlık sorunu genel olarak hem öğrencinin kendisini hem de sınıfın bileşimini ve akışını hayli olumsuz etkiliyor. Ciddi nedenlerden kaynaklanan devamsızlıklar için söylenecek bir şey yok elbette. Ama tüm tarafların selameti için yapay/keyfi devamsızlıklardan sakınınız!* Aynı şekilde, dersin başlangıç saati konusunda özenli davranılmasını özellikle rica ediyorum. Gecikmeler hepimize pahalıya mal oluyor!
*Derslerde sakız çiğnememeli, ter kokmamalı, sınıfın ve eğitmenin dikkatini dağıtacak ölçüde gürültü yapmamalı, kısacası genel nezaket kurallarına özen göstermeliyiz!Giyim ve ayakkabı
Kurs için özel bir kıyafet gerekmiyor ancak bacakları fazlaca sıkmayan rahat giysiler tercih edilmelidir. Spor ayakkabısı Sirtaki için pek uygun değil çünkü kaymıyor; daha ziyade alçak topuklu ve tabanı birazcık kaygan olan ayakkabı tercih edilmelidir. Bayanlar dikkat! Sivri-yüksek topuklu ayakkabı ile Sirtaki yapmakta bir hayli zorlanırsınız, haberiniz ola! Ders esnasında biraz terleyebiliyoruz, o yüzden yanımızda yedek bir fanila veya T-shirt bulundurmak yararlı olabilir.
Kurs ÜcretiKursumuza katılım ücreti kişi başı aylık (4 haftalık) 120 YTL'dir. Kurs ücretini her dört haftalık dönemin başında rica ediyoruz (kredi kartı kabul edemiyorum). Kurs Yeri ve EğitmenDerslerimi Taksim'de, Sempatik Raks adlı kendime ait stüdyomda veriyorum. Stüdyonun açık adresi için lütfen "İletişim" bölümüne bakın. Ve nihayet bendeniz hakkında birkaç satır;

Laten dansları

Sıcak yaz günlerinde sağlığımızı hissedilir ölçüde olumsuz etkilenir. Sıcak hava olumsuz etkisini termal stres olmak üzere kendini gösterir. Termal Stres: Yaz mevsimi ile birlikte sıcaklığın artması, durgun hava ve aşırı nem insan vücudunda "termal stres" adı verilen özel bir durum yaratır. Termal stres denilen olay, sıcak ortamlarda kalan insanların vücutta biriken ve dışarı atılamayan ısıdan rahatsız olmaları sonucunda ortaya çıkar. Bu rahatsızlık nefes sıklaşması, baş ağrısı, baş dönmesi, zihinsel yorgunluk, çabuk sinirlenme veya geç algılama, bitkinlik, işe karşı ilgisizlik gibi semptomlarla kendini belli eder. Bunaltıcı sıcakların getirdiği aşırı terleme, sıvı kaybını daha da artırıp termal stresin oluşturduğu bıkkınlık ve bezginliği çoğaltır. Sıcak havalarda vücut daha çok sıvı kaybeder. Termal stresin nedeni havada yoğunlaşan rutubettir. Ancak havadaki rutubet oranı yükseldikçe, kişinin vücut ısısını sabit tutmak için terleme yoluyla ısı kaybetmesi zorlaşır.
Çevre ısısı arttığı zaman damarlar genişler, ayrıca terlemeyle tuz kaybedildiğinden tansiyon (kan basıncı) düşebilir. Tansiyonun düşmesini engellemek için kalp dakikada normalde pompaladığı kan miktarını arttırmak zorunda kalır, kısacası kalbin işi artar. Vücut sıcakta terleyerek, su atıp serinlemeye çalışır. Aşırı miktarda su kaybetmesi ile oluşan durum giderilmezse kişiyi ölüme götürebilir. Bunun üstesinden gelmek için vücudun kaybettiği sıvı ve minerali tekrar kazanması gerekmektedir. Bu suyun yerine konulması vücut sağlığı açısından büyük önem taşır. Özellikle bebekler ve çocuklar güneşe çıktıktan sonra değil, mutlaka güneşe çıkmadan önce bol bol su içmelidirler. Bu nedenle yaz aylarında kışa göre daha fazla mineral içeriği zengin sulardan içmek gerekir.
Termal stres önlemleri o Termal stres'i önlemenin yolu, su ve mineral kaybını maden suyu gibi sıvıları bol tüketmekten geçiyor, günlük su tüketiminiz yaklaşık 2-3 litre olmalı; ancak içilen suyun sağlıklı olması büyük önem taşır. Sağlıklı olup olmadığı bilinmeyen sular içilmemelidir.
o Vücut ter yoluyla su ve mineral kaybettiğinden bu kayıp soda, maden suyu gibi mineral içeren sıvılar, vücut direncini arttıracak vitaminli meyve suları, tuzlu ayranlar ve bol su içerek kapatılmalıdır.
SU HAKKINDA SORU ve CEVAPLAR
Az su içersek ne olur? Yeterince su içmezsek ve örneğin terleme yoluyla su kaybedersek , vücudumuzdaki su miktarı %1-2 kadar bile azalsa, vücut, susama hissini ileterek sinyal verir. Ancak bazı durumlarda susama hissi vermeden de vücut su kaybedebilir. Bu nedenle ateşi, ishali ve kusması olan çocuklara, yaşlılara su vermek gerekir.
Yanlış bir inanış olan 'ishalli çocuklara su vermeme' bazen su kaybından ölüme bile yol açabilir. Susuzluğun derecesine göre organizmada çeşitli olaylar şekillenir. Kandaki su normalin %3'ünden daha fazla eksilirse böbrekler metabolizma artıklarını geçiremeyecek hale gelir. İnsan organizmasında 2 litre su çıkması halsizlik, 3 litre su kaybı belirgin bir düşkünlük nedeni ve 4 litre su kaybı tehlikenin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Organizmadaki suyun % 15-20'sinin kaybı ise ölüme neden olmaktadır.
Aşırı su zararı mıdır? Böbreklerin dışarı atamayacağı kadar su toksik etki gösterir. Ancak su zehirlenmesi günlük gereksinimin çok üstünde içilince ortaya çıkar.
Her Gün Ne kadar Su İçmek Gereklidir? İçtiğimiz suyla vücuttan attığımız suyun eşit olması gerekir. Aldığımız suyun hemen hepsini ter, idrar, dışkı yoluyla dışarı atarız. Buna "su dengesi" adı verilir ve ortalama yetişkin insanda bu denge yaklaşık 2400 ml. su ile sağlanır. Bunun yaklaşık %50'sini içeceklerden, %35'ini yiyeceklerden ve %15'ini de vücuttaki gıdaların yakılmasından sağlar. Bu da 8/10 bardak su ve diğer sıvılara eşittir. Ancak, hava sıcaksa egzersiz yapıyorsanız, daha fazla su içmeniz gerekir.
Egzersiz Yapmadan Önce Su İçmek Krampa Neden Olur Mu ?
Hayır. Bu modası geçmiş bir düşüncedir. Su hem egzersizden önce hem de egzersizden sonra gereklidir. Uzun süreli ağır egzersiz yapmadıkça sporcuların içtikleri içecekler gerekli değildir; salt su içmek yeterlidir.
Bol Bol Meyve Suyu İçiyorum. Ayrıca Neden Su İçmek Gerekli Olsun ? Her gün bir bardak meyve suyu içmek iyi olmakla birlikte daha fazla su içmek en iyisidir. Meyve suyunu tatlı olduğu için seviyorsanız, bardağınızı yarı yarıya meyve suyu ve suyla doldurunuz. Meyve suyu hem daha pahalıdır, hem de kilo sorunlarına ve dişlerin çürümesine neden olur. Bu nedenle çocukları da başından meyve suyu yerine su içmeye alıştırmak iyidir. Çocuklara gece yatarken içecek bir şey veriyorsanız, bu sudan başka bir şey olmasın. Çocuğa gece meyve suyu, süt veya içinde şeker olan diğer içecekler vermek diş çürümesinin en yaygın nedenlerinden biridir.
Çok Su içmek Vücudun Su Toplamasına Neden Olmaz Mı ? Birçok kadın adet günlerinden önce vücutta su toplanmasından şikayetçi olduğu için bu günlerde daha az su içerek durumu idare etmeye çalışır. Oysa bu günlerde daha da fazla su içmek gereklidir. Vücutta su toplanmasının nedenlerinden biri vücutta sodyum birikimidir. Su içmek vücuttan bu aşırı miktardaki sodyumun atılmasına neden olur.
Su İçmek Gece Daha Çok Tuvalete Çıkmaya Neden Olmaz Mı ? Eğer bütün gün boyunca yeterli miktarda su içtiyseniz gece az miktarda su içmek yeterlidir. Sık sık idrara çıktığınız için su içmekten kaçınıyorsanız bu tedavi edilmesi gereken bir sorun olabileceğinden doktora başvurunuz. Sağlıklı kalabilmek için yeterli miktarda su içmek gereklidir. Sık sık idrara çıkıyorsanız, daha az su içeceğinize sorunu tedavi ettirmenin yollarını araştırın.
Daha Fazla Su İçmeyi Nasıl sağlayabilirim ? Sıcak günlerde buzdolabında bol bol soğuk su bulundurun. Değişiklik olsun diye suyun içine limon sıkın veya kıyılmış nane koyun. Soğuk günlerde içine limon sıkılmış ılık su için. İşyerinizde su bulundurun. Yemeğe oturduğunuz zaman sofraya su koyun. Göze çarpıcı sürahi ve bardaklar kullanmak çocukları daha fazla su içmeye teşvik edebilir.
Kimi gıdaları tükettiğim zaman daha fazla su içiyorum
Proteinlerden zengin gıdaların bol olarak yenilmesi halinde de proteinlerin parçalanma ürünü olan üre idrarla atıldığından idrar miktarı çoğalmakta ve bu yoldan su kaybı artınca , suya duyulan gereksinim de yükselmektedir.
Çeşme suyu mu şişe suyu mu sağlığa daha uygundur ? Çeşme suyu tehlikesizce içilebilir ve kaynatmaya gerek yoktur. Ayrıca, çeşme suyunun içinde diş çürümesini önleyen flor bileşimi bulunmaktadır. Ancak şehir şu şebekesindeki bulaşmalar tehlike kaynağı oluşturabilir.
Susamadığım zamanlarda su içmem gereklimi? Daha biz susadığımızın farkına varmadan da vücut su isteyebilir. Genellikle de susuzlukla açlığı karıştırırız. Bazen acıktığımızı sanırız ama aslında vücut su istemektedir. Bu nedenle, ister susamış olun ister olmayın, düzenli olarak su içmek alışkanlığını edinmeniz gerekmektedir.Bol bol kahve ve çay içtiğim için ayrıca su içmem gerekmez diyebilirler. Ölçülü olmak koşuluyla kahve ve çay içilebilir ama bunları bol bol içmek suyun yerini tutmaz: çünkü çay ve kahvenin içinde bulunan kafein vücudun su kaybetmesine neden olur.
Sağlıklı su nedir? Kimyasal, bakteriyolojik ve radyoaktivite yönünden İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelikte belirtilen parametre limitlerine uygun olan sular sağlıklı su olarak tanımlanır.
Doğal su ne demektir? Aslında "doğal su" veya "doğal olmayan su" diye bir ayrım yapmak imkansızdır. Su temelde iki şekilde yeryüzüne çıkar; bunlardan ilki suyun yeraltında geçirgen bir tabaka bulup kendi başına yeryüzüne çıkması, diğeri ise, geçirgen olmayan tabakanın altında kalan yer altı suyunun makine gücü ile yeraltından çıkarılmasıdır. Hangi şekilde olursa olsun yeryüzüne çıkan suyun içilebilmesi için bir dizi filtreleme işleminden geçirilmesi gerekmektedir.
Doğal mineralli su nedir? Yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla kaynaktan yeryüzüne kendiliğinden veya teknik usullerle çıkartılan, mineral içeriği, kalıntı elementleri ve diğer bileşenleri ile tanımlanan, her türlü kirlenme risklerine karşı korunmuş mevzuatında belirtilen özelliklere haiz yeraltı sularına denir.
Suların dezenfeksiyonu nedir? Bir suyun içerdiği patojenik mikroorganizmaların elimine edilerek güvenli içilecek duruma getirilmesine suların dezenfeksiyonu denir. Kısaca suların hastalık yapıcı ve kirlilik yapan mikroorganizmalardan arındırılmasıdır.
İçme suyunun dezenfeksiyonunun amacı nedir? İçme sularının dezenfeksiyonunun amacı mikroorganizmaların yok edilmesidir.
Bundan başka demirin, manganezin ve hidrojen sülfürün oksitlenmesi, hoş olmayan tat ve kokuları meydana getiren bileşiklerin parçalanması, arıtım tesislerinde alglere ve çamurlara karşı koruma amacı da bulunmaktadır.
Dezenfeksiyonun insan sağlığındaki rolü nedir? Sulara birçok hastalık etkeni karışabilir. Bunlar insan ve hayvanların dışkı idrarlarıyla karışa bildiği gibi, lağım sularının suyun iletimi sırasında ya da su kaynaklarına sızmasına bağlı olarak da üreyebilirler. Bunun sonucu olarak da birçok bağırsak enfeksiyonu (kolera tifo, dizanteri gibi) meydana gelebilir. Ayrıca leptospiroz, çocuk felci,sarılık vb. birçok enfeksiyon ve çeşitli parazitler de sularla başka insanlara bulaşabilirler.
Suların bu gibi tehlikeleri oluşturmasını önleyebilmek için sudaki bütün hastalık yapıcı etkenlerin yok edilmesi gerekir.
Suyun güvenle içilebilmesi, başlıca iki grup organizmanın yok edilmesiyle mümkündür:
1- Bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olan patojen bakteriler,
2- Suya koku, renk veren ve suyun estetiğini bozan organizmalar.
Bu canlı varlıklar çeşitli araç veya yöntemlerle sudan ayrılabilir.
İçme sularının herhangi bir usulle dezenfekte edilmesinin amacı su ile yayılması, muhtemel bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve halk sağlığının korunmasıdır.
Klor sağlığa zararlı mıdır? Klor hastalık yapıcı bakterileri yok etmek için suya konan bir dezenfektandır. 80 yıldır klorün hastalıkları azalttığı kanıtlanmıştır. Ancak klor bilinçsizce ve fazla miktarda kontrolsüzce kullanılırsa sudaki diğer kirletici maddeler ve organize maddelerle birleşerek kloroformu ( trihalometan) oluştururlar. Dezenfeksiyon yan ürünü denen bu içerik kanser gibi başka sağlık problemlerine yol açması olasıdır.Suda halometanlar meydana gelmiş ise bazı yöntemlerle miktarları düşürülebilir. Bunlar havalandırma, aktif karbon ilavesi ve arıtımdır.
Klor bazı organik maddelerle birleştiğinde kanserojen bileşikler oluşturabilmektedir. Eğer klorlanan suda organik madde var ise, kanserojen madde oluşumu mümkündür. Bu tip kanserojen maddeler aktif karbon ile veya ters osmos demineralizasyon ile tutulabilmektedir.
Sular ile bulaşan hastalıklar nelerdir? Su ile bağlantılı enfeksiyon hastalıkları bulaşma yolları dikkate alınarak dört ana grupta değerlendirilebilir:
Sudan Kaynaklanan Hastalıklar
Özellikle ılıman ve sıcak iklimlerde insan ve hayvan dışkısı ile kirlenen suda mikroorganizmalar rahatlıkla taşınır. Aynı su şebekesinden çok kişinin yararlanması ve bakteriyi alması nedeniyle patlama tarzında salgınlar çıkar. Bu gruptaki mikroplar suda pasif olarak taşınır. Tifo, Kolera, Viral Hepatit bu gruba giren hastalıklardandır. Korunma yöntemi suyun niteliğinin iyileştirilmesi, yani temiz tutulmasıdır.
Su Yokluğundan Kaynaklanan Hastalıklar
Suyu çok kıt olan yörelerde kişisel hijyenin sürdürülmesi güçleşir. Bedenin, yiyecek maddelerinin, mutfak kap-kacağının ve giysilerin yıkanmayışı nedeniyle hastalığın bulaşma ihtimali artar. Trahom ve bazı barsak hastalıkları, örneğin Basilli Dizanteri bu gruptadır. Önlenebilmeleri için suyun niteliğinden çok niceliği önemlidir; kullanılan su miktarı arttıkça hastalığın önlenebilirliği artar.
Suda Yaşayanlarla Bulaşan Hastalıklar
Ülkemizde çok sık görülmeyen bir grubu oluşturur. Bazı parazit yumurtaları suda yaşayan omurgasızlarda, örneğin salyangozda, yerleşir ve gelişir. Olgunlaşan larvalar suya dökülür; suyun içilmesi ya da su ile ilişki sonucu enfeksiyona yol açar. Şistozomiyazis bu grubun tipik örneğidir; Güneydoğu Anadolu'da sulu tarıma geçilmesinin bu sorunu da birlikte getireceği düşünülmektedir. Şimdiki durumda bizde daha çok Viral Hepatit ve tifonun bulaşmasında rol oynayan midye örnek olarak gösterilebilir. Korunmada suyun kirlenmesinin önlenmesi kadar, suda yaşayan aracıların ortadan kaldırılması da önemlidir.
Su ile Bağlantılı Vektörlerle Bulaşan Hastalıklar
Ülkemizde sivrisineklerin yol açtığı Sıtma bu gruba girer. Durgun su birikintilerinin ortadan kaldırılması ve suyun borularla taşınması ile önlenebilir.
Cryptosporidiosis nedir? Bu bir tür tek hücreli parazitin neden olduğu hastalığın adıdır. Günümüze kadar bunun bilinen bir tedavisi yoktu. Sözkonusu organizma, boyut olarak 3 mikron çapındadır. Bu parazit çoğu kimyasal dezenfektana ve ultraviyole ışınına karşı dayanıklıdır. Ancak 1 mikron filtre veya ters osmos membran teknolojisi ile tutulması mümkündür.
Giardiasis nedir? Tek hücreli bir bakterinin neden olduğu hastalığın adıdır. Bir çok zararlı bakteri ancak vücuda birkaç yüz tane beraber girdiğinde hastalık yaparken, bu bakterinin bir tanesi hastalığın başlangıcı için yeterlidir. Serin ve rutubetli ortamlar bu bakterinin sevdiği ortamlardır. Giardiasis daha çok çocuklarda görülür. Çünkü yetişkinler zamanla bağışıklık kazanabilmektedir. Çoğunlukla gastrointestinal hastalıkların nedenidir.
Ambalajlı suların etiketinde hangi bilgilere yer verilir? Suların etiketinde suyun adı, cinsi, imla edildiği yerin adresi, Bakanlıkça verilen iznin tarih ve sayısı, Bakanlığın uygun gördüğü uyarılar, Bakanlığın izni ile suya uygulanan işlemler, suyun sahip olduğu parametreler yer alır. İmal ve son kullanma tarihi ile parti ve seri numarası etiket üzerine yazılabildiği gibi kap veya kapak üzerine görünür şekilde yazılmış olmalıdır.
mta...@uludag.edu.tr

Salsa

Salsa bir çeşit "serbest stil" dans ya da "sokak dansı" olduğu için dünyada dans eden sayısı kadar çok sayıda Salsa stili bulunmaktadır. Belirli bir rutine ya da standarda bağlı kalmaksızın dans edilen Salsa, bu özelliği sayesinde özgürce ve doğaçlama yöntemi ile yapılır. Bir zamanlar dans etmek için birkaç temel adım bilmeniz yeterli idi . Kendinizi sadece müziğe bırakmaktan başka bir şeye ihtiyacınız yoktu. O zamandan bu yana Salsa birçok dans stilini içine aldı ve daha karmaşık bir dans olarak ortaya çıktı. Salsa hala "serbest-stil" de yapılan bir dans olmasına rağmen, dünyanın değişik yerlerinde belirgin olarak diğerlerinden ayrılan Salsa stilleri ortaya çıktı. Bu stillerin her birinin ayak figürleri ve dönüş özellikleri birbirinden farklılık göstermektedir. Bu stillerden en çok bilinenleri şu şekilde sıralanabilirBütün bu stillerde inanılmaz sayıda figür ve dönüş bulabilirsiniz. Her biri Salsa ritmini ayrı bir şekilde yorumlar ve etkileyici bir sanatsal yaratıcılık içerir.Los Angeles Stili Adından da anlaşılacağı gibi Los Angeles, Josie Neglia, Vasquez Brothers ve Salsa Brava gibi tanınmış dansçılar sayesinde kendi Salsa'sını yarattı. LA stili, "shine" adı verilen ayak hareketleri ile heyecan verici, şık ve seksi bir Salsa türüdür. Her yıl düzenlenen Dünya Salsa Yarışmaları ve Bacardi Festivalleri gibi dev Salsa organizasyonlarına katılan dansçılar arasında LA stili uygulayan dansçıların sayısına bakarsak, LA stilinin dünyada bulunan en ünlü Salsa türleri arasında olduğunu anlayabiliriz.LA Stili Salsa Nedir?LA Stili Salsa, hareketlerini birçok dans stilinden almış bir salsa türüdür. Küba ve New York stili Salsa, Caz, Swing ve Salon Danslarından etkilenmiştir. Bu etkiler, LA stilini uygulayan günümüz dansçıları tarafından üretilen çok sayıda dönüş figürleri sayesinde daha da geliştirilmiştir. LA stili Salsa figürlerinin çoğu, "cross-body lead" denilen erkeğin bayanı çizgisel bir hareketle vücudunun yanından geçmesi için yönlendirdiği hareketlere dayanır. Bu temel figür, Küba ve New York stili Salsa'larda da bulunur. Bu üç stil, "cross-body lead" gibi birçok dönüş figürünü de ortak kullanmaktadır. Örneğin Küba Stilinde "Setenta" (Yetmiş) olarak bilinen figür, LA ve New York Stili Salsalarda "Hammer-Lock" olarak bilinmektedir. LA Stili Salsa Diğer Salsa Türlerinden Nasıl Ayrılır?İlk olarak, Küba Stilinde olduğu gibi karmaşık kol hareketleri LA Stilinde fazla görülmez. Ayrıca, LA Stili dönüş figürleri Küba stilinde olduğu gibi "dairesel" değil, "çizgisel" yapılır. LA Stili Salsa, New York Stili Salsa'da olduğundan daha rahat bir ritme sahiptir. New York Stili Salsa'da "duruş"lar ve "yakalama"lar için çok iyi bir zamanlama gerekmektedir. En önemlisi, çok sayıda yatırma, dönüş, düşüş gibi izleyenlerin başını döndüren hareketleri ile LA Stili Salsa figürleri, seksi ve gösterişlidir.LA Stili , Salsa'nın Orijinal Hali midir?Salsa'nın "orijinal" türü diye bir şeyin varlığına inanmıyoruz. Kolombiya Cali sokaklarında dans eden insanlar, Küba Havana'nın klüplerinde dans edenlerden farklı bir şekilde dans ederler. Aynı şekilde Miami'de yaşayan Kübalılar, Küba'da yaşayan Kübalılar'dan farklı bir şekilde dans ederler. Dünyanın her yerindeki dansçılar Salsa müziğini kendilerince yorumlar ve kendi stillerini yaratırlar. Salsayı bugün bildiğimiz farklı ve figür zenginliğine sahip bir Salsa yapan, gelişiminde çok büyük bir oranda yaratıcılığın kullanılmasıdır.LA "Shine"ları (Ayak Hareketleri) Nedir? Evet, LA Stili Salsa'nın da "shine" ları var! "Shine" lar, karmaşık ayak figürleri ile şık el ve vücut hareketlerini birleştiren ve doğaçlama yapılan figürlerdir. Dans ederken partnerler birbirlerinden ayrılır ve kendi "shine" larına başlarlar. Dans rutininde verilen bu etkili mola, dansçıların hem kendi bireyselliklerini ortaya koymalarını hem de partnerlerinin stillerini takdir etmelerini sağlar. "Shine" lar daha çok "conga" vuruşlarının hızlandığı ve güçlü bir şekilde duyulduğu yerlerde yapılır.Neden LA Stili Salsa Öğrenmeliyim?LA figürlerin temeli "cross body lead" adı verilen harekete ve temel dans ilkelerine dayanır. Bu sebeple LA Stili Salsa öğrenmekle, hem dansın temeli hakkında güçlü bir altyapıya sahip olursunuz hem de daha sonra Küba, Miami ya da New York Stili gibi değişik Salsa türlerine kolaylıkla geçiş yapabilirsiniz.

Tango

Tango sosyal bir üründür. Doğduğu toplumla özdeşleşmiş, onun yazgısını paylaşmıştır. Etki alanını müzikten çok ötelere genişletebilmiş ve bir milletin sosyo-kültürel yaşamının açıklaması olmuştur.Yöresel bir müzik türü olarak ortaya çıkmış ama uluslar arası bir nitelik kazanmıştır. Belki de hakkında en çok kitap yazılan bir müzik ve dans türüdür tango.TANGONUN DOĞUŞUHer kentin müziğinde o yöre insanının kimliğini bulabileceğimiz gibi sokaklarında kendiliğinden doğmuş mırıltıların, seslerin, sevinçlerin ve hüzünlerin herhangi bir melodide somutlaştığını görebiliriz. Aynı şekilde tango da Buenos Aires ve Buenos Aires’linin müziğidir.19.yy’ın sonlarına doğru Buenos Aires bir tür “yalnız insanlar”ca istila edilmişti. Bu insanlar genellikle şehrin bakımsız kenar mahallelerinde, pansiyonlarda, genelevlerde ve karanlık sokaklarda şarap ve “cana” denilen bir tür şeker kamışı rakısı içiyorlar, şarkı söylüyorlar ve dövüşüyorlardı. Bu alt kültürün baş aktörü “compadre” veya “compadrito” adı verilen kabadayı tipi idi.Compadrito ve bir fahişe olan partneri pervasız, kışkırtıcı ve heyecan verici, garip bir pas de deux dansı yaparlar. Bu dansın müziğinde, habaneradan bir parça, Arjantin’e özgü milongadan bir parça, nihayet Endülüs ve İtalyan folklorundan bir parça mevcuttur. Bu müziğe ilkel anlamda tango diyebiliriz. Tangonun ilk müzisyenlerinin çoğu nota bilmezdi ve kulaktan çalıyorlardı.Tango bu günlerde, kapalı ve küçük çevrelerin ayıplanan ve hor görülen müziğidir ve daha çok genelev dünyasında rağbet görmektedir.1911’de bir liman mahallesi olan Boca’nın müzikli kafelerinde artık tango çalınmaya başlamıştı. Ama oralarda dans edilmez, yalnızca üst tabaka insanları bu aşağı mahallelerin müziğini dinlemeye gelirlerdi. Kentin üst kesimlerine sıçrayan tangonun müzisyenleri de artık daha dikkatlidir ve yeni formlarla halkın karşısına çıkmaktadır.yine 20.yy’ın başlarında Belediye ve Polis Bandoları repertuarlarına birkaç tango parçası sıkıştırmıştır.AVRUPA’ DA TANGOAvrupa’ya giden Arjantin’li müzisyenlerin bu müziği getirmesi ile birlikte, tango Paris’ten başlayarak süratle yayılır ve büyük beğeni toplar.Paris’in gece kulüplerinde boy gösteren bu yeni ve erotik dans pek tutulur.Fakat Papa X. Pius tarafından yasaklanır. Görmeden yasakladığı bu dansı merak eden Papa, iki kilise mensubunun önünde yaptığı tango gösterisi sonucunda yasağı kaldırır. Böylece çılgınlığa varan bir “Belle-Epoque” dönemi başlamıştır artık.Tango Fransa sınırlarını aşar, Almanya, Hollanda ve oradan İngiltere’ye uzanır.Bu dönemde tango sergileri ve tango konferansları da organize edilmektedir. Bu arada Paris’li modacılar yeni bir tango giysisi kreasyonuyla ortaya çıkarlar. Hazırladıkları model, o dönemde moda kadın giyimi olan jupe-culote’un yandan yırtmaçlısıdır ki dans sırasında bazı figürlerin yapılmasına olanak sağlamaktadır.1920-1940 ALTIN ÇAĞBuenos Aires artık tangoyu kucaklamıştır. Böylece tango anayurdunda daha çabuk gelişir, tüm dünyayı etkileyecek bir akım halini alır. Bu arada Avrupa ile tanışmış olan tango kentin eğlence ve kültür merkezi Calle Coriente’ye tırmanır.Artık üst tabakalarca benimsenmiştir. Ancak dans biraz daha yumuşamış, compadritoların dansı değil, bir salon tangosuna dönüşmüştür.1945-1960 GERİLEME DEVRİİkinci Dünya Savaşı’na kadar çok tutulan tango daha sonra gerilemeye başlar. Özellikle 1950 den sonra Arjantin’i zor günler beklemektedir. Peron düşer ve askeri darbeler birbirini izler. Dans salonları teker teker kapanır. Ayrıca diğer danslarda dünyayı sarmaya başlamıştır. Tango evine kapanır

Vals

Valsin çıkış kaynağı, 16. yüzyıl ortalarında Fransa’nın Provence bölgesinde ortaya çıkan ve “Volta” olarak adlandırılan folklorik bir danstır. Hatta, İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in Leicester Kontu ile bu dansı yaptığı tablo, büyük ün kazanmıştır. Vals, 19. yüzyıl başlarında, Avusturya ve Almanya’da dansedilen bölgenin yerel farklılıklarını bünyesinde barındırarak gelişim göstermiştir.Özellikle Kuzey Avusturya’nın “Landl ob der Enns” bölgesinde uygulanan dans stili “Landler” adını alarak çok popüler olmuştur. Vals kısa sürede, Johann Strauss’un müziğinin etkisiyle Viyana’da ve 1812 yılından itibaren de İngiltere’de geniş kitlelere ulaşmış, aristokrasinin beğenisini kazanarak baloların vazgeçilmez eğlencesi olmuştur. Günümüzde vals; "Viyana Valsi" ve "Modern Vals" olmak üzere iki farklı ritm ve kategoride dünya dans literatüründe yerini almaktadır.Bu dansın ilk kez 1913 yılında Florenz Ziegfeld Revüsü komedyenlerinden Harry Fox tarafından New York’taki “Ziegfeld Follies” adlı gösteride yapıldığı kabul edilmektedir. Kısa sürede New York ve daha sonra başta İngiltere olmak üzere tüm Avrupa’da popüler olmuştur. 1927 yılında slow fokstrot ve quickstep olarak iki farklı ritm ve dans kategorisi olarak ayrılmıştır. Quickstep aynı zamanda çarliston, shimmy ve black bottom danslarının hızlı bir versiyonu olarak kabul edilmektedir. Caz ve Blues müzikleri eşliğinde doğan fokstrot için sonradan özel besteler yapılmış ve 1930’lu, 1940’lı yıllarda tango kadar sevilip benimsenmiştir. O dönemlerde ülkemizde de, Türk musikisi bestecileri tarafından bestelenmiş ve taş plaklara kaydedilmiş pek çok Türkçe sözlü fokstrot bulunmaktadır.Flamenko kendine has bir Güney İspanya sanatıdır. Üç şekilde hayat bulur : şarkı "Cante"; dans "Baile"; ve gitar "Guitarra". Flamenko, Güney İspanya'nın kendi folklorik müziği ile çingenelerin aynı kültürden yaratmış oldukları müziğin kaynaşmasıyla ortaya çıkmıştır. Populer halk müziği, çingene müziğinin gelişimini etkilemiştir ancak o günlerde bu müzikle bağdaşmamıştır. Günümüzde ise bu iki müziğin birleşmesiyle Flamenko ortaya çıkmıştır.Araplar İspanyol müziğine duygusallık ve duyarlılık kazandırdılar. Fevri insanlar olan Araplar başlarında fanuslar kırar, elbiselerini parçalar yada yerde yuvarlanırlardı. İspanyol müziği ve Flamenkoda önem kazanan çoğu şarkının zambra, zorongo, zarabanda ve fandango gibi Arapça isimleri vardır. Aslında "zamras" terimi o zamanki müzisyenlere yada bunların çaldıkları toplantılara verilen isimdir; günümüzde halen Kanada'daki çingeneler festivallerine "zambras" demektedirler. Bu döneme ait yazılı Arap müziğine örnekler bulunmamakla beraber bu müziğin bugün halen Kuzey Afrika yada Ortadoğu'da var olan müziği çağrıştırdığı bilinmektedir ve modern flamenko bu müzikle belirli öğeleri paylaşır.Figürler Merengue Basic to The Side Back Rock Side Breaks Arm Slide Back to Back Swivels, Straight and Turning Conga Breaks, Simple and crossing Merengue Glide Forward Spot Turn Back Spot Turn Roll In & Out Man's Circle Wrap Progressive Congo(4 directions) Face Loops Man's Duck Wrap Crossbody Leads Crossbody Cradle Wheel Alternating Underarm Turns Hip Circle Crossbody with checked Rock Man's Wrap and Shoulder Wrap Around The Back Roll Out Spins Pretzel Coffee Grinder Back Spot Underarm and Check with Twists